Bazı mekanlar çözemediğiniz nedenden dolayı üzerinizde ağırlık ve baskı mı oluşturuyor? Bazı müzikler rahatsız edecek bir gürültü içermediği halde size rahatsızlık mı veriyor?
Herkes bu iki soruya evet diyecektir.
Bu iki sorunun cevabı “psikoakustik”tir.
İnsan ruhu çok hassastır ve seslerden olumlu olumsuz etkilenebilir.
Önce mekanlardan bahsetmek istiyorum.
Alışveriş merkezi, bazı havaalanları ve buna benzer çeşitli mekanlarda bir süre bulunduktan sonra ağırlık ve rahatsızlık hissetmeye başlar ve oradan ayrılmak istersiniz. İşte bunun nedeni akustiği düzgün ayarlanmamış mimari yapılardır. Sesi mükemmel olarak barındıran ortamlar biraz ses yansıtıcılar içermeli fakat aşırıya kaçmamalıdır. Yansıtıcılar çok fazla olursa ortam daha da tahammül edilemez hale gelir. Muhtemelen hiç ses yansıması içermeyen bir mekanda daha önce bulunmamışsınızdır. Bulunmuş olsanız mutlaka o rahatsızlığı hatırlardınız. Özel olarak deneyler yapılması için inşa edilmiş seslerin hiçbir şekilde yansımadığı odalar üretilmektedir. Bunlara anekoik oda denir. Ağızınızdan çıkan sesi zar zor duyarsınız. Duyduğunuz sesiniz o an neredeyse sadece kafatasınızın içinde yankılanan sestir. Bir insan uzun süre o tip bir ortamda kalamaz. Psikolojisine ters etki eder. İşte sesin yansıması hayatımızda bu denli önem taşır. Fakat çok yansımalı bir ortamda da sesler devamlı etrafa çarptığından uzun bir süre devamlı geri döner. Hele kalabalık bir ortamsa, bir süre sonra orası ciddi derecede çekilmez hale gelir. Bir yüzey ne kadar pürüzsüz ise, sesi o kadar iyi yansıtır. Yani yüzeyi pürüzsüz, duvarları paralel bir oda insan psikolojisine oldukça olumsuz etki eder. Çünkü sesler sistemli bir biçimde yutulup bozulmadan devamlı geri dönmeye başlar. Bu yüzden doğada var olan ve mimaride kullanılan yüzeyler hep pürüzlüdür. Bu pürüzler mikro ses kırılmaları oluşturup sesin bir kısmını yutar. Bazı maddeler de yapısı gereği sesi daha iyi emer. Örneğin bahsettiğimiz anekoik odalarda bir tür süngere benzeyen malzeme kullanılır. Metal gibi maddeler sesi güçlü yansıtır. Kimse duvarları metal olan bir evde oturmak istemez. Üzeri boyalı beton ve ahşap yaşam alanları için idealdir. Fakat evinizde halınız veya sesleri yutacak yumuşak mobilyalarınız yoksa beton duvarlı ev sizin için ses açısından bir kabusa dönüşebilir.
Doğada herşey için gerekli malzeme vardır. Ses açısından en ideal yaşam ortamını da bu malzemeler ile sağlarız. Yani doğada tam bizim rahat etmemizi sağlayan her malzeme mevcut.
İşin müzik kısmına gelince… Bu bölümü çok kısa geçeceğim.
Yeryüzünde insanın hoşlandığı 7 ana nota vardır. Do-re-mi-fa-sol-la-si… Müziğin ana malzemesi bu notalardır. Diğer notalar yarım notalardır. (Ör: Si bemol, do diyez vs.)
Müziklerden örnek vererek anlatmak istiyorum. Kimse Mozart’ın müziğinden rahatsız olmaz. Herkes sıkıntı duymadan dinler. Çünkü nota sıralamaları psikoakustiğe uygundur. Mutlaka muziğinin sonunu 2-5-1 olarak bitirir. Örneğin do majörlük bir eserde sıralama şöyle gerçekleşir. Re(2)-Sol(5)-Do(1). Bu kulağa en uygun çözülümdür.
Bir de bazı caz eserlerine göz atalım. Örneğin John Coltrane. Müziğini istediği kadar sakin tutsa bile insan beklediği nota ve akorlarla karşılaşmayabilir. Tam çözülümler oluşmayabilir. Bu yüzden bir çok insan caz müzik dinlemekte zorlanır. Beyni sade bir klasik müziğe veya günümüz pop müziklerine alışıksa, ilk duyduğunda farketmeden şaşırma ve rahatsızlık hisseder. Yabancı insanlar da ne kadar güzel olursa olsun Türk Sanat Müziği’ni ilk duyduklarında alışık olmadıklarından bilinçaltında şaşırma yaşarlar. Çünkü notalarda bekledikleri sırayla gelmez. Bir insanın hiç müzik bilgisi, hiç nota bilgisi olmasa dahi ilk anda bu rahatsızlığı hisseder. Kulağı zamanla alıştıkça o müzik hoşuna gider.